Hüseyin Cumalı yazdı...

Önce…
Bizim Sakarya Gazetesi’nde…
Sonra…
Adapostası Gazetesi’nde…
uzun yıllar Güven Hasbaş…
ile birlikte çalıştık…
Uzun yıllar abi-kardeş…
diyaloğumuz sürdü…
Peki nereye kadar sürdü!
Dün akşama kadar…
Peki dün akşam ne oldu!
Anlatalım…

*

TV 264 ekranlarında…
Gazeteciler Soruyor diye…
bir programa konuşmacı…
olarak uzun yıllardır…
katılıyorum…
Geçen hafta ki programda…
Raif Ugan’a “Nedir bu…
sürekli Ali İhsan Yavuz’u…
Twitter’de etiketlemek!
Bunu çok yapıyorsun…
bir de Güven Hasbaş…
başladı. Bir de kendini…
gazeteci zanneden…
kırtasiyeci Coşkun Bilir…
yapıyor” dedim…

*

Bu konuşmamı dün…
sosyal medya hesabından…
paylaştım. Hatta bazı…
arkadaşlara WhatsApp’tan
video görüntüsünü attım…
Tak Güven Hasbaş aradı…
“Abi senden rica ediyorum…
Benimle ilgili böyle yorum…
yapma” dedi. Bende…
Güven Hasbaş’a ‘tamam” dedim…

*

Bir saat geçti ve Güven Hasbaş…
yine aradı ve, “ben sana ne…
dedim! Sen ne yapıyorsun!
O konuşmanı WhatsApp’tan 
Birilerine atmışsın” deyince…
bende “Evet sosyal medya…
hesaplarımda paylaşırken…
bazı arkadaşlara attım” dedim…
İşte o anda bu kentte “gazeteciyim”
diyen, bir gazete ile bir internet…
sitesinin başında olan…
köşe yazılarında istediğine…
istediğini yazan, hatta bazen de…
çok sert yazan, Oktay Sarı ile…
internette yaptıkları “Basın…
Kulübü” isimli programda…
İstediğine ağız dolusu konuşan…
Güven Hasbaş, “Dikerim senin…
işini” dedi…

*

Yıllarca birlikte çalıştığımız Hasbaş…
küçük bir eleştiri karşısında bana…
“Dikerim senin işini” diyor…
Telefonda “küfür etme” derken…
2. lafı yerleştiriyor. Bana…
“Bir daha ki sefere farklı olur”
demez mi! Bende “ne yapacaksın!
Beni vuracak mısın! Beni tehdit mi…
ediyorsun” deyince Güven Hasbaş…
“Hayır tehdit etmiyorum” dedi…
Bu çirkin sözler üzerine sosyal medya…
hesabımdan bir yazı paylaştım…

*

“Yıllarca sen istediğine yazacan…
çizecen, eleştireceksin…
laf sokacaksın ama seni…
eleştirince telefon açıp…
hakaret edeceksin! 
Daha ileri gidip ‘Bir daha ki…
sefere farklı olur’ diyeceksin….
Sen bu saatten sonra bu…
kentte nasıl gazetecilik yapacaksın! 
Köşende insanlara nasıl çakacaksın! 
Merak etme sana selam vermem…
ama haksızlık yaptığın insanlarla…
ilgili de fikrimi yazarım. 
Haaaa “Bir daha ki sefere farklı olur” 
kısmına gelince çok çok sıkarsın !!!

*

İşte dün böyle dedik…
Bugünde devam ediyorum…
Yıllarca gazetelerde manşet attın…
Yıllarca köşe yazısı yazdın…
Yıllarca haberler yaptın…
Yıllarca kamera karşısında…
ağız dolusu insanları eleştirdin…
Valiyi yazdın…
Belediye başkanı yazdın… 
Siyasileri yazdın…
Sivil Toplum Kuruluşları’nı yazdın…
Uzatmayalım…
Bunca insanı yazdın da…
Kaç kişi seni arayıp…
“Dikerim senin işini” dedi!
Soruyorum…
Çok büyük dikicisin ya…
Kaç kişi seni aradı…
Kaç kişi sana…
“Dikerim senin işini” dedi!

*

Peki Güven Hasbaş…
Kaç kişi sana…
“Bir daha ki sefere farklı olur” dedi!
Rakam ver bana…
Sana kaç kişi “Bir daha…
ki sefere farklı olur” dedi!
Bunca yıldır iyi kötü yazıyorsun…
Bunca yıldır manşet atıyorsun…
Bunca yıldır konuşuyorsun…
Kaç kişi sana küfür etti!
Kaç kişi seni tehdit etti!
Söylesene…
Yazsana…
Köşen var…
Gazeten var…
İnternet siten var…
Kaç kişi sana küfür ettiğini…
Kaç kişinin seni tehdit ettiğini…
Kaleme alıp bana yedirsene…

*

Hadi hodri meydan…
Yaz yedir bana…
Yoksa yazmayacak mısın!
Yoksa yine küfür mü edeceksin!
Yoksa…
“Bir daha ki sefere farklı olur” demiştin…
Bana bir araba sopa mı attıracaksın!
Heeee!
Ne yapmayı planlıyorsun!
Kuzey bölgesinden gelip beni…
dövüp gidecekler mi!
Bir gazetecinin Raif Ugan’a
yönelik, “Nedir bu…
sürekli Ali İhsan Yavuz’u…
Twitter’de etiketlemek!
Bunu çok yapıyorsun…
Bir de Güven Hasbaş…
başladı. Bir de kendini…
gazeteci zanneden…
kırtasiyeci Coşkun Bilir…
yapıyor” sözü karşısında…
küfür edip, tehdit eden…
Güven Hasbaş…

*

Telefonda bana, “Bir 
daha ki sefere farklı olur”
demiştin. Bak şimdi köşe…
yazdım. Ne yapacaksın…
şimdi bana! Bir daha ki…
sefere farklı olurun…
farkını ben nasıl ödeyeceğim!
Dayak mı! Dayak mı atacaksın!
Ya da attıracaksın!
Ya da abilerinin bana bir…
yaptırımı mı olacak!
Ne yaparsan yap…
Hiç ama hiç değişmez…
Ama şunu bil ki…
Ben gazetecilik yapmaya…
devam edeceğim…

*

Ayrıca beni bu kentte en iyi…
bilenlerden de birisin…
Gazeteciliğe başladığım…
1984 yılından bu yana…
evimin önünde en az 6 kez..
kurşunlama oldu. Silah çekenler…
oldu. FETÖ’cü eski Sakarya eski
İl Emniyet müdürü Mustafa Aktaş…
ve ekibi benimle çok uğraştı…
Kabadayılar anama avradıma..
Hep ama hep küfür etti…
15 Temmuz’da “Kefenini giy…
Hüseyin Cumalı” diye tehdit edildim…
Daha sayayım mı!
Coşkun Bilir gibi bu kentte…
Gazetecilik oynayanlar…
bir açığımı bulamadı diye…
“Senin oğlun belediye de çalışıyor”
algısı yapmak mı istemedi!
Hangisini sayayım!

*

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda…
askeri kortej de dahil yürüyüş…
yoluna makam araçlarını çektiren…
Vali ile başsavcıyı haber yaptım…
diye beni polisle gözaltına…
aldırıp “Valinin plakasını çekmek…
suç” diyerek bana baskı mı yapmadı!
O vali beni işten mi kovdurmadı!
Ne oldu!
Ne vali kaldı…
Ne başsavcı kaldı…
Ne savcı kaldı…
Hepsi bu şehirden gitti…
Ben yine buradayım…
Hepsine ama hepsine…
göğüs gerdim. 

*

Şimdi sen çıktın Hasbaş…
Küfür ve tehdit…
Canım benim…
Beraber çok çalıştık…
Bilirsin ki iddialı bir tipim…
Dolayısıyla senin tehdidin…
Vız gelir tırıs gider…
Haaaaaaaaa…
Beni vurabilirsin…
Olabilir!
Kader…
Ama şunu unutma…
Bu can bu bedende…
olduğu sürece seni de…
bir başka gazeteciyi de…
haber değeri olan ne varsa…
eleştirmeye, haber yapmaya…
devam edeceğim…


*

Son olarak şunu da unutma…
Benim adım Hüseyin Cumalı…
Bu kenti de…
Bu kentin geçmişini de…
Bu kentte ki bağlantıları da iyi bilirim…
Bu saatten sonra…
Sen yoluna…
Ben yoluma…

*

NOT: 
Zaman zaman bu kentte birileri hep oyun kurucu olmak istemiştir. Zaman zaman toplum mühendisliğine soyunanlar da oldu. Dönem dönem milletvekilleri ve beraber yol yürüyenler de bu kenti dizayn etmeye çalıştı. Makam, güç ve parayı bulan bazıları güç zehirlenmesine kapıldı…

*

İşte benim hayatım hep bunlarla mücadeleyle geçti. Bu öyle bir mücadele ki Çark Haber diye site açtık parasızlıktan kapattım. Sakarya Çark diye site açtık yine parasızlıktan kapattık. Neden iki haber sitesini kapattık! Çünkü hep gazetecilik yaptık, dik durduk. Ama bunun da bir bedeli var. Çok yazarsan reklam vermezler, vermediler de…

*

Bu kentte kimi parayı buldu, biz ise hep belayı bulduk. Olsun, dik durmanın da bir bedeli var. Dolayısıyla biz iki internet haber sitesini gazetecilik yaptığımız için kapattık. Şimdi ise Halk54 haber sitesini açtık. Şunu herkes bilsin ki gerekirse Halk54’ü de kapatırız ama bu kentte güç zehirlenmesine kapılanlarla mücadeleyi de bırakmayız…

*