Mart ayı sonuna doğru siyasette yeni gelişmeler yaşandı. CHP, Cumhurbaşkanı adayı için delegelerin oy verme hakkını kullanması amacıyla 23 Mart'ta parti binalarında ve mahallelerde sandık kuracağını CHP Genel Başkanı Özgür Özel açıklamıştı.
Bu açıklamaların ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında terör ve yolsuzluk suçlamasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 93 kişi gözaltına alındı. Dört günlük gözaltı süresi içinde ifadeleri alınarak adliyeye sevk edildiler. Bu süreç içerisinde Saraçhane'de bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye binası önünde büyük bir halk kitlesi süreci protesto etmek için toplandı.
İstanbul'daki gözaltı süreciyle ülke genelinde CHP örgütleri, "demokrasi yürüyüşü" ya da "demokrasi nöbeti" adını verdikleri tepki yürüyüşleri yaptılar. Sakarya'da hiç beklenmeyen bir kalabalık katılımın olduğu gözlendi.
Zafer Partisi, Eğitim Sen, üniversite öğrencileri, Atatürkçü Düşünce Derneği, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve bazı STK'ların katıldığı görüldü. CHP örgütünün il başkanı Oğuz Can Curoğlu, PM üyesi Ecevit Keleş, CHP Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent, önceki dönem milletvekili Engin Özkoç, il kadın kolları başkanı Azize Çeroğlu ve partinin il sekreteri Seda Keleş bu süreçte organizasyonda en çok emeği geçen isimlerden biriydi. Aldığı tedbirlerle hiçbir taşkınlık olmadan süreç içerisinde tepkilerini gösterdiler.
Bu süreçte demokrasi yürüyüşü sırasında siyasi partiler zorlu bir süreçte birbirlerine destek olarak dayanışma içinde oldukları görüldü. Ancak Sakarya'da İYİ Parti il başkanı ya da partilileri ve Saadet Partisi il başkanı ya da partilileri yoktu. Yeniden Refah Partisi, Demokrat Parti il başkanı ya da yönetimi, Memleket Partisi ve DSP de yoktu. Tabii ki partilerin kendi tasarrufu, katılır ya da katılmazlar.
Burada analiz etmek istediğim gözle görülen bir durum var: Partiler arası dayanışma vurgusu önemli. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandığında Sakarya'da etkili bir tepki yapılmıştı. Bununla ilgili İstanbul'da adliyede ya da cezaevinde yapılan destek katılımlarında Sakarya'dan gidip destek olanlar vardı ama Sakarya ayağında diğer partilerin desteği görülmedi.
Partiler üstü en etkili olan halk oldu. Hem yürüyüşlere katılarak gözaltılar ve tutuklulara tavrını koydular hem de CHP'nin tek adaylı cumhurbaşkanı adayı için oy kullandılar. Burada CHP'nin yaptığı bir eksiklik ya da yanlışlık var. CHP'nin cumhurbaşkanı adayının kim olması gerektiği delegeye ya da oy kullanacak vatandaşa tercihli olarak birkaç isim yazılarak sorulmalıydı. Listede Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel isimleri olmalıydı. Vatandaşlar bu isimlere tercihlerine göre oy vermeliydi. Tek isim üzerinden sandık kurulup oy kullandırmak çok mantıklı olmadı, sonucu belli olacak tek adaylı ön seçim mantıklı olmadı.
Cumhurbaşkanı aday belirleme, herhangi bir erken seçim yokken, seçime henüz 3 yıl varken böyle bir hamle çok doğru olmadı. Bu hamleyi yaptıracak bir neden olmuşsa bile tek isim olmamalıydı, 3 isim varken. Yapılan aday seçimi sürecinde Ekrem İmamoğlu'nun popülaritesi artmış olabilir ve CHP adayını bu duruma göre belirlemiş olabilir. Ancak yargı süreci ve hüküm süreci olacak, CHP'nin ikinci bir planı mutlaka vardır. Siyasette ya da ana muhalefette hareketli günler sürecek çünkü 6 Nisan'da CHP genel merkezi olağanüstü kongre kararı aldı. 6 Nisan kongresi sürecinde yargı ayağında nasıl bir sonuç olur, kongre sağlıklı bir şekilde tamamlanır mı? Bu soruların yanıtı 6 Nisan'da belli olacak.