Sakarya Kent Şurası'nın geleneksel aylık toplantısı Erol Öztürk Hacıeyüpoğlu'nun başkanlığında gerçekleştirildi. Düzenlenen toplantıya, sayısız iş insanı ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

Toplantıda , İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube eski Başkanı Ahmet Erdem, İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube eski Başkanı Hüsnü Gürpınar deprem ile ilgili yapılanlar ve yapılmayanlar sonusunda sunum yaptılar.

İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube eski Başkanı Ahmet Erdem "Türkiye'de hiçbir yerde deprem olmasa Adapazarı'nda olur.17 Ağustos 1999 İzmit-Adapazarı (M 7.5) ve hemen ardından oluşan 12 Kasım 1999 Düzce (M 7.1) depremleri nedeniyle Türkiye’nin en gelişmiş ve sanayileşmiş ve nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu Marmara Bölgesi’nde oluşan geniş çaplı can ve mal kayıpları ülkemizde yüzyılın felaketi olarak adlandırılmıştır. İletişim ve enerji hatları kesilmiş, ulaşım aksamış ve alt yapı büyük hasar görmüştür. Bu büyük depremin neden olduğu korku ve panik, büyüklüğü M 5.9’a varan artçı depremlerle daha da artarak uzun bir süre devam etmiş ve deprem konusu Türkiye’de gündemin ilk sıralarına yerleşmiştir. Yıllardır dile getirilen “Türkiye bir deprem ülkesidir” gerçeği konusunda toplumun genelinde olması gereken farkındalığın ancak bu deprem sonrasında oluştuğu görülmüştür.1999 İzmit-Adapazarı depremini üreten Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ), Sakarya İlinin de içinde bulunduğu Marmara Bölgesi’nde 3 kol halinde uzanmakta ve önemli bir deprem tehlikesine neden olmaktadır

Geyve-Mekece-İznik-Bandırma hattından geçen Orta Kol büyük olasılıkla en son 1419 ve 1556 depremleri ile kırılmıştır. Bu fay Kuzey Kol’a göre çok daha az hareketli bir fay olmasına rağmen uzun süredir sessiz olmasıyla M 7 büyüklüğü ya da biraz üzeri deprem üretecek enerjiye sahiptir. Yapılan araştırmalar Kuzey Kol’un Orta ve Güney Kollar’a göre çok daha hareketli bir fay zonu olduğunu ve Kuzey Kol’u oluşturan fay parçalarının ortalama 250-300 yılda bir ve Orta ve Güney Kol’u oluşturan fay parçalarının da ortalama 600-800 yıl da bir yaklaşık M 7 büyüklüğündeki deprem oluşturma potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir. Bu veriler ışığında KAFZ’nun Sakarya ili içinde ve yakın civarında uzanan bazı fay parçaları, yaklaşık M 7 büyüklüğündeki depremlerin tekrarlanma süreleri açısından ortalama süreyi ya doldurmuş ya da yakın gelecekte dolduracaktır. Bu durumda 21.yüzyıl için Sakarya ili ve yakın çevresi için önemli bir deprem tehlikesi mevcuttur.

Bu somut deprem tehlikesine karşı hangi önlemleri alacağız ve olası deprem zararlarını nasıl azaltacağız? Dünya çapında afet zararlarının azaltılmasına yönelik çalışmalardan zaman içinde öğrenilen husus,çalışmalarda önceliğin afet sonrası ‘‘Kriz Yönetimi’’nden çok afet öncesi ‘‘Risk Yönetimi’’ ne verilmesinin önemidir. 1999 depremleri sonrası kamuoyunda oluşan deprem tehlikesi farkındalığının, 20 yıl içinde seviye kaybettiği ve günümüzde neredeyse yıldönümlerinde yad edilen bir ritüele dönüştüğü de görülmektedir. Afet/Risk yönetiminde,“Afet Öncesi Eğitim” ve “Afet Farkındalığı Oluşturma”çalışmalarının önemi çok büyüktür." dedi.

İnşaat Mühendisleri Odası Şube eski Başkanı Hüsnü Gürpınar, depremleri ölümcül hale getiren faktörün, insanlar tarafından inşa edilen yapılar olduğunu belirtti.

17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan ve ülke tarihimizin sonuçları itibariyle en acı depremlerinden biri olan 7.4 büyüklüğündeki Gölcük ve Arifiye merkezli Marmara depreminin üzerinden 25 yıl geçti.

İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi Eski Başkanı Hüsnü Gürpınar Sakarya'daki yapı stokunu değerlendirdi. Sakarya'da 7 bin civarında bina, 20 bin civarında bağımsız bölümün deprem geçirdiğini ve tehlikeli olduğunu ifade eden Gürpınar, bu yapıların acilen dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı

Sakarya Kent Şurası'nın düzenlediği toplantıda, deprem riskine karşı alınması gereken önlemler ve yapılması gerekenler detaylı bir şekilde ele alındı. Deprem bilinci konusunda toplumun her kesiminin bilinçlendirilmesi ve birlikte hareket edilmesi gerektiği vurgulandı.

Sakarya Muhtarlar Federasyonu Başkanı Erdal Erdem "Muhtarlar olarak tehlikenin farkındayız Deprem bilinci konusunda toplumun her kesimine yönelik çalışmaların yapılması ve bilinçlendirme kampanyalarının düzenlenmesi gerekir bizlerde üzerimize düşeni yapmaya hazırız" dedi.

Doç.Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit-Sapanca Gölü ve dağlardan gelen su kaynaklarının korunması için acil önlemler alınması gerekiyor.

Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit, Sapanca’nın suyunun dünyaya taşınmasının övünülecek bir durum olmadığını belirterek, “Su fabrikaları maalesef Sapanca Gölü’nün virüsü gibi olduğunu düşünüyorum. Zaten yerleşimi artırarak virüsü artırıyoruz, bir de su fabrikalarıyla Sapanca Gölü’nün suyunu dünyaya taşıyoruz. Bu övünülecek bir şey değil. Suyun havzasında kalması ve havzasında kullanılması gerekiyor" dedi.

Sapanca Gölü’nde su seviyesinin belli bir oranının altına düşmesinin içme suyu olarak kullanılamayacağı anlamına geldiğini ifade eden Yiğit, “Sapanca Gölü tamamen kurumaz, derinliği oldukça uygun ve üstelik tektonik bir göl. Burada göl çanağının içindeki suyun tamamen bitmesinden bahsetmiyoruz. Ancak seviye bu şekilde düşmeye devam ederse göl içme suyu olarak da kullanılamayacaktır” dedi.

Gölden su çekimlerinin çok iyi planlanması gerektiğini belirten Yiğit, şöyle konuştu:

“Yuvacık Barajına su çekmekten vazgeçilmesi gerektiğini defalarca söyledik. Bunun yanı sıra TÜPRAŞ gibi sanayi tesislerinin su çekmesi durdurulmalı ve planlanmalı. Bugünden başlayarak 10 yıl sonrasının tedbirlerinin alınması gerekiyor. Planlamaların su bütçesine göre yapılması gerekiyor"

“GÖLÜN SUYUNU DÜNYAYA TAŞIYORUZ, BU ÖVÜNÜLECEK BİR ŞEY DEĞİL”

Ormanları yok etmekten ve yapılaşmadan vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Yiğit, açıklamasına şöyle devam etti:

Sakarya'da çocuk kaçırma iddiası! Sakarya'da çocuk kaçırma iddiası!

“Ormanı ortadan kaldırdığımız zaman su ihtiyacını ve suyu besleyecek kaynakları ortadan kaldırmış oluyoruz. Su fabrikaları maalesef Sapanca Gölü’nün virüsü gibi olduğunu düşünüyorum. Zaten yerleşimi artırarak virüsü artırıyoruz, bir de su fabrikalarıyla Sapanca Gölünün suyunu dünyaya taşıyoruz. Bu övünülecek bir şey değil. Suyun havzasında kalması ve havzasında kullanılması gerekiyor"

“GÖL SUYUNU ŞİŞELEMEYİ AZALTMAMIZ GEREKİYOR”

Tedbir alınmaması halinde durum daha da kötüye gideceğini vurgulayan Yiğit, şu uyarılarda bulundu:

“Durum oldukça ciddi, gölü zaten kirletiyoruz. Sapanca'yı ormansızlaştırdığınız zaman göl maalesef beslenemiyor ve yüzeysel akışlarla kirleniyor. Bizim yaptığımız çalışmalarda göl kirlenme açısından çok riskli çıktı. Bütün bunları dikkate almamız gerekiyor. ‘Göl olmazsa baraj gölü yaparız' demek çözüm değil. Belediyelerin acil olarak kayıp kaçakları önlemesi gerekiyor. İnsanlara suyu verimli kullanmayı öğretmek, sanayi kullanımlarını sınırlandırmak gerekiyor. Göl suyunu şişelemeyi azaltmamız gerekiyor. Binalarda gri su sistemlerinin yerleşmesi gerekiyor. Yağmur suyu hasadı her noktada zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Maalesef bizim başka bir şansımız yok"

Sakarya Kent Şurası'nda Kadın Cinayetleri Gündemde Sakarya Kent Şurası'nda son günlerde artış gösteren kadın cinayetleri konusu masaya yatırıldı.

Şura üyeleri, bu toplumsal sorunun boyutları ve çözüm önerileri üzerine kapsamlı bir değerlendirme yaptı.

Şengülay Yurtal "Aile içi şiddet, bir aile biriminin sağlıklı işleyişini zedeleyen ve bireyler arasındaki ilişkileri derinden etkileyen bir sorundur.Toplumumuz üzerindeki kara bir buluttur ve sessizce yaşanmasına rağmen ciddi sonuçlar doğurabilir."

Vatan ve Hürriyet Derneği Genel Başkanı Yaşar Dursun'dan Sakarya'ya Aşk Dolu Çağrı: 'Şehrimizi Daha Çok Sevelim!'"

"Sakarya'yı Sevdirmenin Yolları Dursun'dan Geldi!" * "Sakaryalı'dan Sakarya'ya: Bir Sevgi Çağrısı"

"Sakaryalı'dan Sakarya'ya: Bir Sevgi Çağrısı"

Sakarya Kent Şurası toplantısında bir araya gelen Sakaryalılar, şehirlerine olan sevgilerini bir kez daha ortaya koydu. Vatan ve Hürriyet Derneği Başkanı Yaşar Dursun'un, Sakarya'yı daha çok sevdirmek için yaptığı konuşma ise büyük yankı uyandırdı. Dursun, konuşmasında Sakarya'nın doğal güzellikleri, tarihi zenginlikleri ve sıcak insanlarından bahsederek, şehirlerinin ne kadar değerli olduğunu vurguladı.