Sevgili okurlarım; Bakan çocuğuydu.
Cumhuriyet döneminin en önemli
bakanlarından birinin hem de.
Çoğu bakan çocuğundan farklıydı.
Çünkü hep geçim sıkıntısı çekti.
Basit yaşamayı seçti.
Mal varlığını soranlara şöyle açıkladı:
1- Avşa adasında üç daire,
dört üçgen, beş dikdörtgen..
2- Gökyüzünde bir bulut..
3- Bitlis’te beş minare..
4- Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili..
5- Islıkla çalınabilen beş anonim türkü..
6- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir
fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen
beyaz duvarı..
7- Palandöken’de bir palan, bir döken..
8- Kastamonu’nda üç kasto..
9- Üç fay hattı..
10- Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma..
11- Dünyada mekân..
12- Ahirette iman..
13- Denizde kum..
14- Bir çuval gazoz kapağı..
15- Bir kibrit kutusu sigara izmariti..
16- Biri İngilizce, 6 adet küfür..
17- Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht..
18- Anne babadan kalma,
Yarısı yaşanmış bir ömür..
Türkçe'nin en matrak,
en lafını esirgemeyen şairiydi.
Şiirlerinde resmen ayar verirdi.
Özgürlüğünü mısralara dökerdi:
“Şiirlerinde küfür etme diyorlar.!
Usulsüz, Lan bu kadar o bu şu
Çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?
Şairliğinin yanı sıra, Almanca, İngilizce,
Latince ve Yunanca bilirdi. Çok çeviri yaptı.
Edebiyat kadar
içkiye de düşkündü.
İyi rakı içerdi. “İçim rakı, dışım su" derdi.
Gırtlak kanserine yakalandığında
dostları artık dinlenmesini söyledi.
Ben şairim, fil değilim.
Azrail'i bir köşeye çekilip bekleyemem.
Meydanlarda ölmeliyim" dedi ve devam etti:
"Ömür dediğin üç gündür,
Dün geçti yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür.
O da bugündür."
19 yıl önce öldü. Şiir söyleyerek,
rakı içerek, küfür ederek.
Vasiyeti üzerine
çok sevdiği Datça'da gömüldü.
Can Yücel'in anısına saygıyla.