Günlerden 29 Mayıs 1953 Hafız.
Atsız ve arkadaşları, İstanbul'un fethine kayıtsız kalan siyasilere kızıp bindikleri beyaz atlarla, ellerinde kılıçlarla Ayasofya'ya at sürerek orada bir hutbe okuyup namaz kılma planı yaparlar. Böylece Ayasofya ve İstanbul yeniden İslam’a ve Türk’e dönecekti. Tabi ki engellendi. O tam bir deliydi. Doğru bildiğini her yerde söyleyen ve yapandı.
Ziya Gökalp'in cenaze namazı da orada kılındı.
Hakeza Üstad Necip Fazıl'ın hissiyatı ortada, 
Şimdi Ayasofya’nın cami olmasını eleştiren milliyetçileri anlamakta zorluk çekiyorum. 
Mecliste “ama” diyenleri anlayabiliyorum. Dünya görüşleri ve hassasiyetleri bunu gerektiriyor fakat bir milliyetçinin bu konuyu eleştirmesini anlayamıyorum.
Bence hep andığımız, örnek aldığımızı söylediğimiz o delilerden, erenlerden, alplerden farkımız siyasi olarak kendimize rakip gördüğümüz tüm ideolojilerin baskın unsurunun karşısında siyaset yaparak varlığımızı ispat derdine düşmemiz. Oysa bizim adımız da sevdamız da belli. Kırmızı çizgilerimizi batı bizden iyi biliyor. Çünkü o kırmızı çizgileri farklı bir ideoloji sahiplendiğinde biz terk edebiliyoruz. Örneğin: Dombra'yı sevmeyen milliyetçi olur mu Hafız? Ha, zevki farklı olabilir ama en azından duyunca kaçacak yer aramaz. 
Oysa;
Nasıl ki Hz. Bilal üzerinde kayalar varken ve elleri bağlıyken şehadetinden vazgeçmedi; Ulubatlı sancağı surlara dikerken şehadetinden vazgeçmedi; daha on yaşındaki Antepli Mehmet Kamil şehadetinden vazgeçmedi..
İşte Ayasofya'da bizim imanımızın şahididir. Vazgeçmediğimizin haykırışıdır.
Elhamdülillah.
Daha önce de dediğim gibi Rabbim vesile olanları rahmetine layık eylesin.
Elbette hassasiyetler farklı olabilir naçizane fikrim:
Türk-İslam sevdasına sahip her birey için hamd ve secde zamanı...
Sana daha önce İstanbul ve Ayasofya hassasiyetimi anlattığım bir şiir okuyayım mı Hafız?..

Nankör bir olmuş kalleşle, gezerler sürü sürü
Bilemedim hiç bunu cahilliğin hangi türü.
Yaratılanı severim yaratandan ötürü
Yine de ısrar etme, gönül bu yalan istemez.

Oturduğun koltuk bulunduğun makam milletin
Heyhat görmezsin, düşmüşsün ortasına zilletin
Kendini koca bir dev sanırsın, bilmezsin sıkletin
Sen yeter ki gölge etme, başka ihsan istemez.

Ben İstanbul dedikçe, sen söversin ecdadıma
Hepimiz Ermeniyiz dediğin gelir yadıma
Avrupa'da brifing verirken benim adıma
Gerçekleri söyle yeter, başka beyan istemez.

Hepiniz biliyorsunuz: Ayasofya bir sembol
Giydiğin hoşgörü gömleği, sana bir kaç kat bol
Sen daha çok etek öpersin Avrupa'da bol bol
Ayranımı kabartma, katline ferman istemez.

Şirvani der ki, atalarının sızlar kemiği
Nasıl korudun sanırsın sendeki bu benliği
Yat, kalk, dua et bitmesin Türk'ün egemenliği
Bütün dünya karşımdayken, yurtta düşman istemez.