Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 87’inci konuşmacısı, ‘Kendilik Cesareti ve İçine Açan İnsan’ konulu söyleşiyle Yazar Zeynep Merdan oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ İletişim Koordinatörü Öğretim Görevlisi Dr. Halid Özgür’ün üstlendiği söyleşide; kendilik cesareti, içine açan insan, sanal kimlikler ve seçilmiş kimlikler konuları üzerine konuşuldu. Programın tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den istenildiği zaman izlenebiliyor.
Kendilik cesareti ve içine açan insan
Kendilik cesareti kavramını “bize verili olan kimliklerin ötesine geçerek gerçek kimliğimizi seçme cesareti” olarak tanımlayan Zeynep Merdan, “İnsanın kendisi olmaya cesaret etmesi çok önemli. Bu konu üzerine gerçekten çok kıymetli katkıları olan birçok isim var. Benim burada kastettiğim şey; bütün yaşam dinamiklerimizde baştan bize verili olan her şey, biyolojik kimliğimiz, milli kimliğimiz gibi birçok şeyden bahsediyoruz. Bize verili kimliklerin arasında insanın gerçek kimliğini seçmeye cesaret göstermesi, kendi olmaya cesaret etmesi diye bu durumu özetleyebiliriz. Kendi olmaya cesaret etmek bence ilk hamle. Çünkü yolculuk böyle başlıyor. İçine açan insan ise ikinci hamle oluyor. İçine açan insan dışa dönük bir varoluş yerine içe dönük bir varoluşu temsil ediyor ve tıpkı bir çiçek gibi içe doğru açılıyor” diye konuştu.
Seçilmiş kimliğin inşası
İnsanın seçilmiş kimliğe ulaşması gerektiğini kaydeden Merdan, “Bu bahsettiğim şeçilmiş kimlikler meselesi, kendilikten biraz daha sosyolojik bir kavram. Doğduğumuzda kendi kimliğimizi seçemiyoruz, o kimliğin içine doğuyoruz. Biyolojik kimlik, dini kimlik, etnik kimlik gibi birçok kimlik çeşidi var ve bunların hiçbirini biz seçemiyoruz. Örnek verecek olursam, ben bir kadınım ve kadın olmayı ben seçmedim. Bize verili bu kimliği kendimize özgü olarak seçilmiş bir kimlik haline getirme çabamız var. Çoğu insan ailesinden veya çevresinden etkilenerek ona verili kimliği o şekilde sürdürüyor. Fakat seçilmiş kimlik öyle değil, seçilmiş kimlik insanın üzerine düşündüğü bir kimlik. Körü körüne bir şeyi kabul edip o şekilde ilerlemiyor, onu araştırıyor kendisine göre doğrusunu yanlışını bulma çabası içine giriyor. İnsanın seçilmiş kimliğe ulaşması ciddi bir meşakkat gerektiriyor. Şimdi baktığımızda biz seçilmiş bir kimliğe sahip miyiz? Bu soru çok havada kalıyor. İnsanın kendi olmaya cesaret göstererek bu kimliğe ulaşmak için çaba sarf etmesi seçilmiş kimliğin en güzel özelliği olarak karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.
‘Ben’ kimim?
İnsanı açıklayan kavramın çok geniş olduğunu vurgulayan Merdan, “Ben kimim sorusunu genellikle bize toplum tarafından verilen özelliklerimizle açıklıyoruz. Fakat aslında bunların ötesinde bir benlik kavramı var. İnsan sadece cinsiyet, milliyet, din gibi kavramlar ile açıklanamayacak kadar geniş bir yapıya sahip. İnsan tüm bunların toplamından daha fazlasıdır. ‘Ben’i tanımlamak için, bireyin varoluş amacını ve iç dünyasını sorgulaması, kendini keşfetmek için zaman ayırması gerekir” dedi.
Gerçeklik kaybı ve yalnızlık
Sosyal medyada yer alan kimliklerin sahteliğini anlatan Merdan, “Bu platformlarda kendimizi olduğumuz gibi değil, olmak istediğimiz gibi gösterme eğilimindeyiz. Gerçekte olduğumuz halimizle, sosyal medyada yarattığımız ‘ideal’ kimlik arasında bir uçurum oluşuyor. Gerçeklik algımız sarsılıyor ve sanal bir kişiliğe bürünmemize neden oluyor. Bu durum insanı yalnızlaştırıyor ve çoğu insan bu tehlikeden habersiz. Bahsettiğim konuyla ilgili olarak İngiltere ve Japonya’da ‘Yalnızlık Bakanlıkları’ var. Bu bakanlıklar, sanal dünyaya hapsolmuş ve gerçek hayattan kopmuş insanlara destek olmak amacıyla kurulmuştur. Evet, sosyal medya hayatımızın bir gerçeği, bunu kabul ediyoruz fakat sanal kimliklerin yarattığı gerçeklik kaybı ve yalnızlık gibi tehlikeler karşısında da çok dikkatli olmalıyız” şeklinde konuştu.