Dostlarımız sağ olsun. Yine iş başındalar ve “yazma” diyorlar. Mevzu ne! Sakarya Barosu Başkanı İlknur Ebiz Yıldız’ı 2 gündür köşemizde yazdığımız için “yazma” markajı var. Peki ama niye yazmayayım! Neden yazmayım! Biz hanım efendiye ne sorduk! Ne sorduk kardeşim! Soru şu, Karasu Belediyesi meclis kararı ile firmalardan para alıyor. Bu yasal mı değil mi! Yasal ise hangi maddeye göre yasal!
*
Cevap ne! Hüseyin Cumalı sahibinin sesi! Bir soru sorduk diye bana “sahibinin sesi” diyen Sakarya Barosu Başkanı olan Avukat İlknur Ebiz Yıldız’ı için şimdi “yazma” markajı var. Neden bana “yazma” diyeceğinize Baro Başkanı İlknur Ebiz Yıldız’a “ayıp ettin” demiyorsunuz! Soruyorum. Günlerdir beni her kesimden arayanlara soruyorum. Neden bana “yazma” diyeceğinize Baro Başkanı İlknur Ebiz Yıldız’a “ayıp ettin” demiyorsunuz! Neden sosyal medyandan “özür” dile demiyorsunuz!
*
Ben mi hakaret ettim! Ben mi haddimi aştım! Ben mi rezalete imza attım! Ama Başkan Yıldız’a “özür” dile demezler! Neden, niye, niçin! Nedeni belli, avukat İlknur Ebiz Yıldız Sakarya Barosu başkanı, Hüseyin Cumalı ise kıçı kırık bir gazeteci parçası. Beni arayıp kim “yazma” diyorsa olayı böyle okuyorum. Çok net yazıyorum. Beni kim arayıp da kim “yazma” diyorsa, beni kıçı kırık gazeteci gördüğü içindir. Öyle değil mi! Biz neyiz ki! Sahibinin sesiyiz…
*
Peki Baro başkanı kim ki! Sen kimsin ki İlknur Ebiz Yıldız bana “sahibinin sesi” diyorsun! Bu kentte kendini ne zannediyorsun! Baro başkanı oldun ve bütün kapılar sana açılıyor diye önüne gelene laf sokacağını mı zannediyorsun! Protokol da Baro başkanı olarak sana yer verdiler diye bu kentte istediğini yapacağını mı zannediyorsun! Sen kimsin ki 58 yaşında, evli ve 3 çocuk babası olan bana bir soru sordum diye “sahibinin sesi” diyorsun!
*
Sana o cesaret nereden geliyor! Heeee, sana o hakkı kim tanıyor! Sen kimsin ki bana hakaret etme hakkını bu kentte buldun! Hem sahibinin sesi ne demek biliyorsun dimi! Öyle Wikipedi’de yazdığı gibi “sahibinin sesi” Stanislaw Lem tarafından 1968 yılında yayınlanmış bir bilimkurgu romanı” demek değildir. Kamuoyunda sahibinin sesi demek köpek demektir. Sen kimsin ki bana köpek diye biliyorsun! Sakarya Barosu başkanı olarak geldiğin seviyeden sıkılmıyor musun! Baronun kurumsal kimliğini getirdiğin hale bak, hiç mi üzülmüyorsun!
*
Ayrıca bu kentte 40 yıllık gazeteciyim. Sakarya için bu kentte 40 yıldır savaşıyorum. Benim meslektaşlarım parayı bulurken, ben hep babayı buldum. Bu kente gazetecilik oynayanlar itibar görürken, biz bu kent için herkesi eleştirmekten el kol hareketi gördük. Yıllarımı bu kent için verdim. Peki sen bu kent için ne yaptın! Söylesene Sakarya Barosu Başkanı İlknur Ebiz Yıldız! Bu kent için ne yaptın! İki satır Sapanca Gölü, iki satır SEDAŞ elektrikleri kesti, iki satır ‘cinsel istismar karşıyız. Kadına şiddete karşıyız’ demekten başka ne yaptın!
*
Bir iki ay sonra baro başkanlığını bırakıyorsun. Bana bir eserini söyle! Bu kentteki bir eserin, bu kentte yıllardır kanayan bir yaraya merhem olduğun büyük bir başarıyı anlat. Rutin bir baro başkanlığından başka seni neyle anacağız! Eski baro başkanlarını sayarlarken seni anabilir ama ben seni iki soruya cevap veremeyen baro başkanı olarak anacam. İki soruya cevap veremedin ama hiç utanmadan, sıkılmadan bana sahibinin sesi, yani köpek dedin…
*
Bu arada birde Sakarya Barosu yönetim kurulun var. Baro Başkan Yardımcısı Av. Gülşah Baş Duran, Genel Sekreter Av. Taha Toçoğlu, Sayman Av. Cihad Öztürk, üye Av. İsmail Alper Altan, üye Av. Yunus İnci, üye Av. Mert Keleş, üye Av. Akın Çağlar Göktür, üye Av. Ali Samet Özkurt, üye Asuman Öcal, üye Av. Kadir Arslan ise olup biteni seyir ediyor. Ne güzel dimi! Başkanımız, gazeteciye “sahibinin sesi” dedi. İşte bu, bizimle kimse uğraşamaz!!!
*
Oysa bir toplum içinde bu yönetim kurulundaki avukatlara, “hakaretle ilgili ne düşünüyorsunuz! Mağdur edilmiş bir insanla ilgili ne düşünüyorsunuz” diye sor. Hepsi birden koro gibi “harekete karşıyız ve mağdurun yayındayız” derler. Derler mi! Yahu bunlar öteye bile geçerler. Peki biz buradan bu soruyu sorsak. Desek ki “başkanınız İlknur Ebiz Yıldız bana ‘sahibinin sesi’ dedi. Bu konuda ne dersiniz” diye sorsak. Evet, ne dersiniz baro yönetimi!
*
Günlerdir olup biteni sus-pus izleyen bu baronun yönetim kurulu üyelerine başka bir soru sorsak ama mahsuscuktan sorsak. Desek ki “Başkanınız İlknur Ebiz Yıldız’ın bana sarf ettiği sözü size sarf etmeye kalksam. Ne yaparsınız”. Bağımsız Sakarya Barosu’nun Yönetim Kurulu üyeleri olan Av. Gülşah Baş Duran, Av. Taha Toçoğlu, Av. Cihad Öztürk, Av. İsmail Alper Altan, Av. Yunus İnci, Av. Mert Keleş, Av. Akın Çağlar Göktür, Av. Ali Samet Özkurt, Asuman Öcal, Av. Kadir Arslan size soruyorum. Böyle bir hadsizlik yapsam ne yaparsınız!
*
Eyyy yavrum ey, vallahi Sakarya Adliyesi kapılarında yatar kalkarım. Biz böyle hadsizlik yapsak hepsi birden beni adliye kapılarında yatırır kaldırırlar. Ama sevgili başkanları bize “köpek” muamelesi yaparken hepsi köşede olup biteni izliyor. İçlerinden birisi de “başkanım ileriye gittik” demiyor, diyemiyor, diyemezde. Bunlar var ya toplum içinde lafın yeri geldi mi, “Ben şahsen hakarete karşıyım. Kim olursa olsun. Kimse kimseye hakaret edemez” ile başlayan cilalı sözler sarf ederler. Sıra icraata gelince işte böyle susarlar…
*
Neyse dozunda bırakalım. Şimdi bunların başkanları dahil hepsi benim hata yapmamı bekliyor. “Ahhh” diyorlar “ahh şöyle bir kelime yaz da şunu bir yatırıp kaldırsak” diyorlar. Merak ekmeyin. Biz kolay kolay hakaret etmeyiz. Beni başkanınız İlknur Ebiz Yıldız ile karıştırmayın. İnsanlara “köpek” yaftasını yapıştırmaya başkanınız meraklı, ben değil…
*
Neymiş! Baro başkanınıymış…
Protokol de yeri varmış…
Eeeeeeee…
Eee’si öyle işte…
Bir soruyla cevap veremez…
Gazeteciye “köpek” muamelesi yapar…
Sonra da bu kentte hukuk dersi verir…
Yersen iyi de terliyim…
*
Devam edecek…