Hüseyin Cumalı yazdı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zaman, zaman canlı yayınlarda söylüyor. Ne diyor Erdoğan! “Kadere bak, kadere bak” diyor. İşte bende bugün aynısı diyorum. “Kadere bak, kadere bak, yine bizi AK Parti Sakarya Milletvekili Lütfi Bayraktar ile buluşturdu” diyorum. İnanın, yeminle Lütfi Bayraktar’ı en az bir ay yazmak istemezdim. Çünkü yerel seçimler sonrasında kendisini epeyce kaleme aldım. Ama kader ağlarını örmüş. Ben ne yapayım sayın vekilim, ben ne yapayım! “Yapacak bir şey yok” dedikten sonra mevzuya gelelim…
*
Malum, at ve eşek eti yiyoruz. Bu benim iddiam değil. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı söylüyor. Diyor ki bakanlık, “Biz ülke genelinde denetim yaptık. Sakarya’da da at ve eşek etiyle üretim ve satış yapan 2 firma ile at ve eşek etiyle yapılan ürünleri satan 4 işletme tespit ettik. En üst sınırdan para cezası kestik, birde bunları savcılığa verdik. Ama bu işletmeleri mühürlemedik, kapılarına kilit vurmadık, çünkü mevzuat böyle”…
*
Aynen böyle diyor Tarım ve Orman Bakanlığı, net. Sakarya’da millet at ve eşek eti yiyiyor ama bu işyerleri ifşa edilmiyor. Onu da bırakın kapılarına mühür vuramıyorlar. Peki bunlar ne zaman yaşanmaya başladı! Geçen Ramazan ayında bu yana yaşanıyor. Bilirsiniz, Türk milleti Ramazan ayında daha çok et tüketir ve Sakarya’da da at ve eşek eti işe Ramazan ayından bu yana yaşanıyor…
*
Ramazan ayında bakanlık açıklamasından sonra Sakarya Köfteciler, Kebapçılar ve Lokantacılar Odası Başkanı Serdar Gök bir anda ortaya çıktı. Bir anda Başkan Gök, gök gibi gürledi, şimşekler çaktı, esti ve o tarihi çıkışını yaptı. Başkan Gök, “Bu konunun yakın takipçisiyim. Ramazan Bayramı sonrasında bunları ifşa edeceğim” dedi. Herkes umutlandı ama sonrasını biliyorsunuz, dimi!
*
Kahraman gibi ortaya çıkan Serdar Gök “Sus-pus” olup biteni seyir ediyor. Biz bu şehirde doğduk. Biz şehrin çocuğuyuz. Biz bu kentin sokaklarında büyüdük. Önce Serdar Gök’ü yazdım. Baktım ses seda yok. Ardından Sakarya Kasaplar Esnaf Odası Başkanı Levent Büyükdemir’i yazdım. Yahu Serdak Gök yağmasa da bari gürlemişti. Hiç değilse, hikayeden de olsa bile olsa Başkan Gök “O iş bende” falan demişti. Bu kasaplar odası başkanı Levent Büyükdemir onu da yapmadı. Ne tık, ne gık, ne ses, ne görüntü, tam siper…
*
Baktık ki bu iki oda başkanından tık yok. Bunların kralı var. Tabi, cesur yürek Hasan ağabeyimiz var. Valla başkanmış, genel başkanmış, gazeteciymiş, Cumhurbaşkanıymış hiç değişmez. Kimseden korkusu olmayan cesur SESOB Başkanı Hasan Alişan’a gözleri çevirdik. Belki dedik o at kasaplarından korkmaz. Öyle ya, bu kentte kimlere (!) neler yaptı da kimden korktu! Daha yeni, geçen Ramazan ayında bütün dünya İsrail’i protesto ederken, kola ile iftar açmadı mı! Böyle delikanlı adamdır Hasan ağabeyimiz, öyle de kraldır yani…
*
Bir iki yazı yazdık. “Ağabey vatandaş ve esnaf mağdur, sen bu işi bitirirsin” dedik ama o ne! Sakarya’da 61 oda, 40-50 bin esnafın başkanı olan Sakarya Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanı Hasan Alişan’dan da ses-seda çıkmadı. Hasan ağabeyimiz bize Oh My God, Türkçe meali “Aman Tanrım” dedirtti. Düşünsenize Hasan Ağabeyimiz bile at kasaplarına ses edemiyor. Böyle olunca bende korkmaya başladım…
*
Hem niye korkmayım ki! Koca koca başkanlar, binlerce üyeleri var, makamları var, paraları var, çevreleri var, biz bunların yanında neyiz ki! Neyse devam edelim. Baktım ki oda başkanları at kasaplarına ‘hop’ demiyor. Baktım ki makam sahibi başkanlar bile at kasaplarına “gık” demiyor. Belli ki at kasapları şehre korku salmış. Bende tırstım. Tırsarım tabi abi, sonuçta bende insanım. Valla kıçımdan korkmaya başlamış iken aklıma Türkiye Cumhuriyeti geldi. İçimden “devlet var oğlum” dedim ve yazmaya devam ettim…
*
Oda başkanlarını bıraktım. Tarım ve Orman Bakanlığı Sakarya İl Müdürü Ali Ulvi Özerdem’i dün yazdım, o seslendim. Dün şöyle dedik, “Millet at ve eşek eti yiyiyor. Sen ne yapıyorsun il müdürü” desek, muhtemelen il müdürü Özerdem, “Tek tırnaklı et satanları ancak bakanlık ifşa eder. Mahkeme bu işyerlerini kapatır. Benim bir yetkim yok” der. Doğru yetkin yok ama Maşallah bir gayretinde yok. Hadi diyelim ki at ve eşek eti satan firmaları ifşa etmeye, işyerini kapatmaya yetkin yok…
*
Söğütlü İlçesi korumalı tarım topraklarına yapılan kaçak villayı biliyor musun sayın müdürüm! Hani “At Çiftliği Formülü” ile ruhsatsız binalara ruhsat alacaklardı ama halen alamadılar. Heee işte o çiftlikle ilgili ne yaptınız! Yıllardır şehrin gündeminden düşmeyen, vatandaşların tepkisi ve İnşaat Mühendisleri Odası’nın etkili mücadelesi ve suç duyurusunda bulunması rağmen ‘tarımsal sit alanı’ olan Söğütlü Maksudiye ile Kurudil arasındaki Büyükova üzerinde 36 ve 37 nolu parsellere yapılan inşaat ile ne yaptınız!
*
Yine mi yetkiniz yok! Sit alanındaki o ruhsatsız binalara da mı bakanlık bakıyor! Pardon sizin yetkiniz nerelerde var! Mesela yetkili olduğunuz yerler nereleri! Açıklayın da boşu boşuna hem siz (!) üzülmeyin! Herkes tutturmuş bir bakanlıkta bakanlık hikayesi gidiyoruz. Benim kentimde at kasapları bize neler yediriyor. Herkesin eli kolu bağlı “bakanlıkta bakanlık” diyor. Daha dün yazdım. Ya arkadaş bu bakanlık nerenin bakanlığı! Yunanistan’ın mı, Pakistan’ın mı, Japonya’nın mı, Brezilya’nın mı, nerenin bakanlığı bu! Bu bakanlık Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanlığı değil mi! Ankara bize iki adım değil mi!
*
Halk at ve eşek eti yerken, esnaf perişan olurken niye bakanlık üzerinden işler hızlandırılmıyor! Niye bir hamle yapılmıyor! Bu kadar mı zor! At kasapları ile at ve eşek eti satanlarla mücadele bu kadar mı zor Esnafın hakkını savunmak, mağduriyetini gidermek mu kadar mı zor! Neyse dün bir de Sakarya Valisi Yaşar Karadeniz’e seslendik. Sonuçta Vali Yaşar Karadeniz bu kentin mülki amiri ve Sakarya’da at ve eşek eti yediriliyorsa birinci dereceden onu ilgilendirir…
*
Sıvadık kolları ve Vali Yaşar Karadeniz’e seslendik. Sağ olsun, Allah başımızdan eksik etmesin ama Vali Karadeniz’den de ne bir açıklama, ne bir telefon geldi. O da sessiz kaldı. Her halde Vali bey bizi arasaydı, “Yetki tamamen bakanlıkta ve ilgili firmaları bakanlık ifşa edebilir. Yine tek tırnaklı et satan yerler bakanlık ve yargı üzerinden kapatılması gerekmektedir” der. Ne güzel dimi! Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı at ve eşek eti yiyen Sakarya’nın sesini duyacakta bizde kör topal at eti yemekten kurtulacağız…
*
Peki bir şehirde at ve eşek eti satılırken bu duruma Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın müdahale mi etmesi lazım! Sistem yok mu! Bakanlıkta ilgili bakan yardımcıları ve genel müdürler yok mu! Benim kentimde at ve eşek eti satıldığını kendileri tespit etti. Bakanlık tespit etti de ne yaptınız! Yahu, “at ve eşek eti satan işyerini” bile kapatmadınız. Neden! Mevzuat böyle, kanun böyle, değiştir kardeşim. Nedir yani, değiştir gitsin. İyi denetle, iyi tespit et, hakka girme ve at ve eşek eti satan yerleri yakaladığın gibi kapat. Bir kent at ve eşek eti yüzünden diken üstünde iken siz Ankara’da nasıl rahat uyursunuz! Neyse size de ayrı gelecem…
*
Sonuç itibariyle bugünkü köşe yazısı diğer köşe yazılarının tekrarı gibi oldu ama bir yere gelmek için bunları yazmak zorundayım. Televizyon dizilerinde bile yeni bölümden önce mutlaka geçen hafta ki bölümü izletiyorlar. Sonuç itibariyle geçen Ramazan ayından bu güne kadar yaşananların özetini çıkarttık. Şimdi AK Parti Sakarya Milletvekili Lütfi Bayraktar’a gelelim…
*
Buradan AK Parti listesinin 1 numarası, yani listenin ağabeyine sesleniyorum. Bana “Cumalı, bir elin nesi var, iki elin sesi var. Dolayısıyla hem milletvekili, hem de FİSKOBİRLİK başkanı olursam Sakarya için çok daha faydalı olurum” diyen Lütfi Bayraktar’a sesleniyorum. Özellikle de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi olan Lütfi Bayraktar’a sesleniyorum…
*
Sayın Bayraktar, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi olan sayın Bayraktar, bak tam da senin yetki ve etki alanına giren bir rezalet var. Halk sağlığını direkt ilgilendiren bir skandal var. Sakarya’da halka at ve eşek eti yediriliyor. Bakanlık bunları tespit etti ama ifşa etmedi. Bakanlık bu işyerlerini kapatmadı. Sakarya halkı mağdur, esnafı mağdur, gıda sağlığı tehdit altında ve Sakarya’da kimse bu işe dur diyemiyor…
*
Hadi benim vekilim. Hadi benim canım vekilim. Hadi benim aslan vekilim. Hadi benim “bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyerek bu günlere kadar gelen vekilim. Hadi benim TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi olan vekilim. Bak tam da üyesi olduğun Tarım ve Orman Bakanlığı’nı ilgilendiren rezalet, rezillik, skandal, gıda tehdidi, esnaf mağduriyeti, vatandaş mağduriyeti var. Ben bugünlük sana bunları iletmiş olayım. Sen de bu olaya el koy. Lütfen…
*
Bugünlük son sözüm mü!
Lütfi Bayraktar; Gazan Mübarek ola…
*
Devam edecek…