Açıklama şöyle; "
Bu hafta, hepimizi yakından ilgilendiren ve ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan deprem gerçeği konusunda bir araya gelerek çeşitli etkinliklerde bulunuyoruz. 6 Şubat Depremlerinin ikinci yılını geride bıraktığımız şu günlerde, “Kıyı Ege’de Deprem Gerçeği ve Afet Yönetimi” başlığıyla bir çalıştay gerçekleştirdik,
Yine Şubat ayında, Türkiye’nin Afet Risk Yönetimi Yuvarlak Masa Toplantısı, ODTÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde, çeşitli üniversitelerden akademisyenler, Kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin görüş ve önerilerinin paylaşıldığı, afetlere karşı alınabilecek tedbirlerin ve afetlerle mücadelenin ele alındığı yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdik.
Toplantıya; İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube Başkanı Semih Uçar , İnşaat Mühendisleri Odası Afet Hazırlık ve Müdahale (AHMK) Kurulu Başkanı Abdullah İncir, AHMK Kurul üyeleri Ali Akgün, Semih Uçar, Nurgül Atabay ve Ecehan Olucak katılarak dört farklı sunum gerçekleştirdiler.
Ayrıca toplantıya AFAD başkanı Prof.Dr. Orhan Tatar, Türk-Japon Vakfı 2.Başkanı Prof. Dr. Emin Özdamar katıldı.
Yine Şubat Ayı içerisinde, İlki 6 Şubat depremlerin birinci yıl dönümünde yapılan ve ikinci yıl dönümünde ikincisi düzenlenen sempozyumda, depremleri ve etkilerini her yönüyle inşaat mühendisliği perspektifinden değerlendirerek, çıkarılan dersleri, geleceğe dair öngörüleri ve önerileri ortaya koymak amaçladığımız, Şubat 2023 Depremlerinin Yeniden Gündeme Getirdikleri; Riskler Önlemler ve Çözüm Önerilerini içeren, Şubat 2023 Depremleri Sempozyumunu gerçekleştirdik.
İki günlük Sempozyum çerçevesinde yapı zemin ilişkisi bakımından irdelenmesi-geoteknik sorunlar ve çözüm önerileri ele alındı, deprem yönetmeliklerinin yeterlilikleri incelendi, depremlerden sonra yürütülen yargı süreçlerinin ortaya çıkardığı hukuki sorunlar değerlendirildi.
Ayrıca afet yönetiminde yerel yönetimlerin yeri, deprem sonrası yeniden yapılanma ve konut üretimi, depremlerinin yapı malzemeleri açısından değerlendirilmesi, depremin kentsel altyapı sistemlerine etkileri-bina türü yapıların davranışı konuları yapılan sunumlarla değerlendirildi.
Yapılan tüm etkinliklerimizin, Kentlerimizi afetlere karşı daha hazırlıklı hale getirebilmemiz adına önemli bir adım olmasını temenni ediyoruz. Etkinliklerin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyor, görüşleriyle katkı sunan değerli konuşmacılara şükranlarımızı sunuyoruz.
Bilindiği üzere coğrafyamız, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer almaktadır. Nitekim tarihimiz boyunca yaşadığımız büyük depremler ve bu depremlerin bizlere yaşattığı acılar deprem gerçeğini sıklıkla bize hatırlatmıştır. 1939 Erzincan, 1999 Gölcük, 2011 Van, 2020 İzmir ve son olarak hepimizin hafızasında derin izler bırakan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri... Ne yazık ki bu tarihler ve şehirler, yalnızca bir doğa olayı olan depremin yeterli önlemler alınmadığında nasıl can ve mal kayıplarına yol açan büyük felaketlere dönüştüğünü bizlere hatırlatan simgeler haline gelmiştir.
6 Şubat depremleri, hepimize bir kez daha gösterdi ki afetlere karşı kentlerimizi, yapılarımızı hazırlıklı hale getirmek ertelenemez bir görevdir. Yıkılan binalar, enkaz altında kaybedilen hayatlar, ağır hasar gören şehirler ve yerinden yurdundan olan on binlerce insan... Bu tablo, doğanın değil, aslında insan eliyle yapılan hataların bir sonucudur. Bilim insanlarının ve meslek odalarının yıllardır vurguladığı gibi, yapı stokunun güvenliği, doğru kentleşme politikaları ve etkin denetim mekanizmaları hayati önem taşımaktadır.
Depreme dayanıklı kentler inşa etmek için atılması gereken adımlar nettir. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi olarak, bulunduğumuz her yerde, katıldığımız her deprem etkinliğinde ısrarla vurguladığımız bazı gerçekleri sizlerin huzurunda tekrar etmek isterim: Öncelikle, yapı stokumuzun mevcut durumunu ortaya koyan kapsamlı bir envanter çalışması yapılmalı, riskli yapılar belirlenmeli ve güçlendirme veya dönüşüm süreçleri ivedilikle başlatılmalıdır. Ancak bu konuda, bilhassa 1999 Depreminden sonra birçok kamu kurumunun ve üniversitelerin yaptığı çalışmalar bir yanda dururken ne yazık ki fiiliyatta ciddi bir mesafe kat edebilmiş değiliz. Üzülerek ifade ediyorum ki hazırlanan onca rapor, eylem planı kurumların raflarında tozlanmış, bilimsel temelli çözümlerin hayata geçirilmesi için merkezi ve yerel yönetimlerin gerekli iradesi ortaya konamamıştır.
Elbette, afetler sonrasında atılacak her adım, can kayıplarını ve ekonomik zararları en aza indirmek için büyük önem taşımaktadır. Merkezi ve yerel yönetimler, kriz anında müdahaleden, toplumu bilinçlendirmeye, afet sonrası iyileştirme çalışmalarına kadar çok geniş bir sorumluluk alanına sahiptir. Bu konuda meslek odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının da kamu kurumlarıyla koordinasyon içinde çalışmasını sağlamak zorunda olduğumuzu vurgulamak isterim.
Ancak ülkemizde deprem meselesi yıllardır çoğunlukla afet sonrası yara sarma çalışmaları olarak ele alınmaktadır. Oysa afetlere hazırlık konusunda yapı üretiminden yapı denetimine kadar hem mevzuatta hem de uygulamada çok köklü değişikliklere ihtiyacımız olduğu unutulmamalıdır.
Deprem yalnızca bir şehirde ya da bir bölgede değil, tüm ülkede hazırlıklı olmamız gereken bir tehdittir. Üstelik 2020 yılında yaşadığımız İzmir Depremi gibi, orta ölçekli sayılabilecek bir depremde bile ciddi yıkım ve can kayıpları yaşadığımız ortadır.
Mevcut tehlikeyi göz önünde bulundurarak, bilimi ve teknik uzmanlığı merkeze alan politikaları ivedilikle hayata geçirmek zorundayız. Afetlere karşı alınacak önlemler bir maliyet unsuru olarak değil, geleceğe yapılan bir yatırım olarak görülmelidir. Biliyoruz ki güvenli yapılaşma, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de yaşam hakkını korumanın temel taşlarından biridir.
Bu dönemde Türkiye'nin çeşitli illerinde gerçekleştireceğimiz sempozyum, kongre ve çalıştayların, deprem gerçeğiyle yüzleşmemiz, eksikliklerimizi tespit etmemiz ve geleceğe dair sağlam adımlar atmamız açısından önemli bir fırsat sunacağına inanıyoruz. Bilim insanlarımızın, uzmanlarımızın ve tüm ilgili kurumların katkılarıyla kentlerimizi afetlere karşı daha dayanıklı hale getirebilmek adına hep birlikte çaba göstereceğimize olan inancımız tamdır.
Bugünlerde, depremin ikinci yılında, kaybettiklerimizi anarken, aynı zamanda geleceğe dair sorumluluklarımızı da hatırlamalıyız. Deprem zararlarının etkisini en aza indirmek için daha kapsamlı ve etkin adımlar atılması gerektiği açıktır. Riskli yapı stokumuzun dönüştürülmesi, yapı denetim sisteminin baştan sona yeniden düzenlenmesi, yapı üretim sürecine dair mevzuatta yapılması gereken düzenlemeler ve en önemlisi, mühendislik hizmetlerinin tam ve etkin bir şekilde sağlanması için gerekli adımların atılması artık ertelenemez bir zorunluluktur. İnşaat Mühendisleri Odası olarak, yıllardır yetkililere sunduğumuz raporlarla, kamuoyuna yaptığımız açıklamalarla, düzenlediğimiz bilimsel etkinliklerle çözüm önerilerimizi dile getirdik.
Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesinin önüne geçmek mümkündür. Hatalardan ders çıkarmak ve daha güvenli bir gelecek için harekete ülkemiz için artık kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Depremlerde ve afetlerde kaybettiklerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz."