Sakarya'nın yakından tanıdığı bir isim olan Cemal Karaaağaç, 17 Ağustos 1999 depremiyle ilgili olarak yazdı.

İşte Karaağaç'ın o yazısı:

Adapazarı. Deprem. Hasarlı ve makyajlı ve kiralanan binalar. Öğrenciler. Kesin kayıt günleri vs…

Adapazarı bir (t)uzak kent midir? Stop.

Kampüs Haber Merkezi(KHM)

Gelişi güzel park etti, trafiği kilitledi Gelişi güzel park etti, trafiği kilitledi

Umumi Akademik Telgrafhane

Muvazzaf ALTIN bildiriyor.

Her yıl göçmen kuşlar Adapazarı’ ndan giderken, onlar geliyorlar. Stop. Kuşlar kadar özgür değiller. Stop. Yeknesak bir alışkanlıkla ve ağırlıklı olarak TM ve MF rotalarını izleyerek geliyorlar. Stop. Çok neşeli oluyorlar ve gözlerinde sevinç bulutları hep yer değiştiriyor. Stop. Güz yağmurları başladığında, en çok trenlerle Adapazarı’ nın kalbine varıyorlar. Stop. Yolculuklarında, tren sarsıntıları içinde belki de ‘’Hikayem Adapazarı’’ nı okurken, başlarını kaldırdıklarında Sapanca Gölü’nün efsanevi sularının yüzeyinden kaydırarak bakışlarını,  Esentepe’ nin uğultulu rüzgarlarını mutlulukla düşlüyorlar. Stop. Kimi belki, bir aşkın gölgesinden, kimi belki bir ailenin özverili günlerinden, kimi kimsesi olmayanlar kadar sosyoloji soyutluğunda belki, kopup başka kentlerden  geliyorlar. Stop. Adapazarı, bir uzak kent midir? Stop.

Birinci tanıklık. Akademik. Stop.

(‘’Ülkemizin her gelişen kentinde, gelişmişliğin en açık göstergesi olan akademik okullaşma oranının son yıllarda kazandığı ivmeden her kent gibi Adapazarı’ mız da nasibini almıştır ve almaktadır. Üniversitemizin adeta her yıl yeni yine yeniden açılan teknik bölümlerindeki yetkinliğin, ülkemiz genelinde üniversitemizin, öğrenci taifesinin mazhariyetine tam anlamıyla layık olmaya çalıştığı kesinlikle su götürmezdir. Akademik ve epistemolojik personelimizin kişisel gayretleri ve münevver inkişafları, somut kent gelişmişliğimizin her daim kanıtı olagelmektedir. Üniversite yerleşkemizdeki rekreasyon ve sosyalizasyon alanlarımızın çokluğu ile yine her yıl düzenlenmekte olan üniversite şenliğimizde konuk ettiğimiz ülkemizin seçkin sanatçıları, üniversitemizi ve kentimizi her kesin kayıtlar sonrası cennete çevirmektedir. Öte dünya inancıyla üniversitemiz ve kentimiz her yıl seferber olmakta ve büyük öğrenici ailemize yeni öğreniciler katılarak, olanaklar ölçüsünde ‘vicdani hür irfanı hür’ bir neslin mukaddes mümessilleri yetiştirilmektedir. Çünkü üniversitemiz aynı zamanda yarı açık bir rehabilitasyon merkezi işleviyle de övünesidir. Şenlik demiştim. Sadece şenlik mi? Öğrenci fotoğraf duyarlığı artış trendli FotoSa kulübümüz ile öğrenci dramatik var oluş amaçlı SAÜNE ve SAGUAR adlarındaki epik tiyatro oluşumlarımız, her yıl kendi mutfaklarında yeni sanat erleri ve erciklerinin hazırladığı etkinliklerle, kentimizde sanatsal çıtayı da epey yukarılara taşımaktadırlar. Bu nedenle yakın bir zamanda sportif hamlelerle yükseğe atlayıcılar ve sınıf atlayıcılar yetiştirilmeye hızla devam edilecektir. Kısaca ünitersitemiz, sarsıntılı mevsim dönemlerinde kentimizdeki akli fay hatlarını kapatmakta, uydu entelektüel agoralar oluşturmakta ve yaptığı araştırmalarla, üniversitemizin ve kentimizin statik hesaplarında hiçbir sapmaya meydan vermemektedir.’’)

İkinci tanıklık. Patetik. Stop.

(‘’Ülkemizin batısında bir kentteki üniversiteyi kazandığı gün baba kız o kadar sevinmiştik ki…Bizden kopup giden annesi de tanık olsaydı bu mutluluğumuza ama yoktu o. Kızım, çiçeğim aylar süren sarsılmaz direnciyle, kendini paralarcasına verdiği uğraşın ödülünü almış, başarmıştı. Her fırsatta, senin için baba diyordu, annem için. Bir gün öğrendiğinde onun da gözleri ışıldasın, sözleri kucaklasın ikimizi…Bir yaz yağmuru günü Adapazarı’ na vardık. Esentepe Kampüsü’ nün uzun yokuşu, tatlı bir serüvenin ivecenliğini içimize yaydı. Aman Tanrım! Kızımın fakültesi, Sapanca Gölü’ nün uzayan ve sessizce menevişlenen sularına bakıyordu. O anda göz göze geldik kızımla, onun gözlerinde küçük ve beyaz bir balık kımıldıyordu sazlıklar içinde, benim gözlerimde göçmen kuşların gökyüzü telaşı…Sonra yıllar, tatillerle, tatil dönüşleriyle aktı aramızdan. Üniversitenin, her gün Sapanca Gölü’ ne bakan yamaçları ile Adapazarı’ nın sıcak bir mahallesinin sokakları arasında gelgitlerle yaşadı kızım. Eğitiminin sona ereceği yıl, bunaltıcı bir ağustos gecesinin sonsuzluğunda, bir kız arkadaşıyla yaşadığı evde sona erdi yaz gün, yaz tüm…’’)

Hızla kaldırılan enkazlardan, öğrencilerin yaşadığı evlerde büyük hasarlar meydana geldiği görülmektedir. Stop. Binaların çoğunda, yıkılmaların zemine bağlı olduğu ve binaların kat adetlerinin fazla oluşu nedeniyle ağır hasarların meydana geldiği açıkça anlaşılmaktadır.  Stop. O günlerde Adapazarı’ nın gökyüzünde kuşlar kaybolmuşlar. Stop. Özellikle, kalıcı bir gölge bırakmadan uçan kırlangıçlar bu kentin maviliğinden çekilmişlerdir. Stop.  Kırlangıçlar, zaten, deprem sabahını gözlemleyenlerin tanıklığına göre yollarını şaşırmışlar ve bazı yüksek binaların kırık pencerelerinde küçük birer damla kan bırakarak, anı olmuşlardır. Stop.  Adapazarı, bir tuzak kent midir? Stop.