Sapanca Belediye Başkanı Nihat Arda Şahin, ilçenin su kaynaklarının yönetimi ve paketli suların satışıyla ilgili güncel durumu ve merak edilenler için kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bir basın toplantısı düzenledi.

Alemdar: "Hendek’te altyapı ve üstyapıda nice çalışmaları hayata geçirmeye devam edeceğiz" Alemdar: "Hendek’te altyapı ve üstyapıda nice çalışmaları hayata geçirmeye devam edeceğiz"

Başkan Şahin, su kaynaklarının adil ve şeffaf bir şekilde yönetilmesi için yürüttükleri mücadeleyi tüm detaylarıyla anlatarak, ilçenin haklarını savunmaktan geri adım atmayacaklarını vurguladı.

Basın toplantısında konuşan Başkan Şahin, şu ifadeleri kullandı:

"Şahsım ve Sapanca Belediyesi olarak, göreve geldiğimiz ilk günden itibaren her adımımızı adalet, şeffaflık ve kamusal alanların halkın yararına kullanımı üzerine attık. Sapanca’nın güzelliklerini, doğal kaynaklarını ve ekonomik potansiyelini koruma ve bu değerlerden herkesin eşit bir şekilde faydalanmasını sağlama sözü verdik. Bu yüzden daha yola ilk çıktığımızda, bu kutsal göreve talip olduğumuzda, ‘Mesele Kamusal Alanların Adil Kullanımı’ dedik. Bu sözümüzü tutmak adına, doğal kaynaklarımızın şeffaf ve adil bir şekilde yönetilmesi de önceliğimiz oldu.

Su, Sapanca’nın en kıymetli değeri. Sadece Sapanca’nın değil, dünyanın en kıymetli değeri. Bugün dünyada her on kişiden birisi içilebilir temiz suya erişemezken, biz burada, şükürler olsun ki bereket içerisinde yaşıyoruz. Ancak bu değerli kaynaklar üzerinde bazı özel şirketlerin yasaları ve toplum vicdanını göz ardı ederek keyfi ve kural tanımaz davrandığını görüyoruz. Biz, Sapanca Belediyesi olarak bu adaletsizliği kabul etmiyoruz.

Sizlere içerisinde bulunduğumuz durumu, verdiğimiz mücadeleyi ve geldiğimiz noktayı şeffaf bir şekilde anlatayım. Bunu tüm vatandaşlarımızın bilmesi gerekiyor. Çünkü burada gasp edilen hak onların hakkı, savunmaya çalıştığımız hak Sapancalı çocukların hakkı. Burada yıllardır yaşanan bir hak ihlali var, buradan yıllardır gelmesi gerektiği halde gelmeyen kaynak: Yani kısacası 47.000 Sapancalının bir fiil cebinden çalındı ve çalınmaya devam ediyor.

İlçemizin kaynak sularını kullanan su fabrikalarının denetlenmesi, bu denetimlere bağlı olarak da paketlenen sulara özel işaret konulması ve bu hizmet sonucunda da ortaya çıkan harcın, bu kaynağı kullanan işletmeler tarafından belediyemize ödenmesi gerekmektedir. Peki, bu denetimleri yapmaktaki yetki ve sorumluluğumuz nereden geliyor bir bakalım.

- 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunun 63 ve 66. maddeleri uyarınca “özel kaplara doldurularak satılacak olan kaynak sularının belediyelerce denetlenmesi ve kaplara özel işaret konulması harca tabi tutulmuştur."

Bu kanun maddesi çok açıkça bize bir görev veriyor. Diyor ki: bu kaynakları kullanan fabrikaları denetleme yetkiniz var, bu denetlemeyi ve işaretlemeyi yapın, buradan doğan harcı da tahsil edin. Fakat, kanun maddesi gayet açık ve yeterli olmasına karşın biz bununla yetinmedik. - Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan söz konusu uygulama için olumlu görüş yazısı aldık. - Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nden söz konusu uygulama için olumlu görüş yazısı aldık. - Aynı uygulamaya ilişkin memleketimizin farklı bölgelerindeki vergi mahkemelerince verilmiş, danıştayca onanmış emsal kararlara eriştik ve hepsini dava dosyasına ekledik.

Tüm bu kanun ve görüş yazıları çerçevesinde belediyemizce su fabrikalarına özel işaretleme makineleri takılması ve denetim süreçlerinin şeffaf bir şekilde yürütülmesi bizim için bir yasal zorunluluk ve görevdir! Biz görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Peki, bu süreçte bugüne kadar neler yaşadık. Denetimlerin yapılması ve özel işaretlerin konulması ile birlikte kanunda belirtildiği üzere alınması gereken bu harç bedeli yıllarca encümen kararı ile sabit bir rakam olarak belirlenerek, hiçbir veri olmadan alınmış.

Tabi bu durum fabrikaların oldukça işine gelmiş. Öncelikle tüm su fabrikalarına bu işaretleme makinelerini takmamız gerektiğini belirttik. Bunun karşılığında ise gelin bu işi masada çözelim, bir fiyat belirleyelim cevabını aldık. Elimizde hiçbir veri olmadan hangi para üzerinden pazarlık edeceğiz? Neyin hesabını yapacağız? Geçen yıl ödenen ücrete yapılması teklif edilen astronomik zamları kabul etmek bir yana dursun, kimse ile özel bir ilişki içerisine girmeden hepsi ile aynı anda görüşerek kanunu uygulayacağımızıdeklare ettik.

Bu harcın veriler ışığında kanunda belirtildiği gibi hesaplanması yerine fabrikalar içerisinde hiçbir denetim yapılmadan belirlenecek bir rakam üzerinden verilmesi talebini de hizç bir zaman anlayamadık. Kanunların bize verdiği görevi yerine getirmek amacı ile yine aynı şekilde kanunların verdiği yetki ile işaretleme yapabileceğimiz bu cihazları fabrikalarda bulunan su hatlarına takmamız gerekiyordu. Buna ek olarak takacağımız cihazların, şirketlerin mevcut iş akışlarına, hijyen ve sağlık kurallarına, iş güvenliği kurallarına hiçbir engel olucu durum getirmesini de istemedik.

Tüm bu sebeplerle doğru bir sistemle cihazları kurabilmek adına kurulum öncesinde bir keşif ziyareti gerçekleştirmemiz gerekti. Bu ziyaretimizi yine işletmelerin iş akışına da engel olmamak ve planlamalarını yapabilmeleri adına öncesinde yazılı olarak haber verdik ve sonrasında ilgili ekiplerimiz keşif ziyaretine gittiler. Fakat kamuoyu tarafından da bilindiği üzere bu ziyaretlerimizin tamamında, tüm su fabrikalarında adeta birlikte planlanmışçasına bir dirençle karşılaştık.

Kapılar kilitlendi, personellerimiz içeri alınmadı, hukuki görünen tehditlerle sindirilmeye çalışıldı. Olayların toplum vicdanını yaralayacak bir boyuta gelmemesi ve hukuki çerçevede kalma gayemizle ilgili tutanakları tuttuktan sonra içeri girmeden ziyaretleri sonlandırdık. Ve bu ziyaretlerimizle birlikte siyasi baskılar, karalama kampanyaları, itibarsızlaştırma çalışmaları da bu sermaye sahiplerinin uşakları tarafından düğmeye basılmış gibi ortak bir şekilde başladı.

Elbette kanunun emrettiği gibi bu denetimlerin yapılması ve cihazların takılması zaruriyetini değiştiren herhangi bir durum söz konusu değildi. Hukuki çalışmalarımızın çerçevesini çok ciddi şekilde genişlettik. Devletimizin ilgili kurumlarından görüşleri talep ettik, araştırmalarımızı tamamladık ve zaten emin olduğumuz sürece, kamu paydaşlarının da görüşünü alarak, çok daha net bir şekilde devam etme kararı aldık. Ekiplerimizle tüm hazırlıklarımızı yaptık ve ikinci kez keşif için bu fabrikalara ziyarete gittik. Peki ne oldu? Daha ne kadar ileri gidebilirler diye düşündüğümüz bu güruh, bu ziyaretimizde personellerimize bıçaklı saldırıda bulundu.

Herkes bu görüntüleri gördü. Personelimiz canı ile tehdit edilerek sindirilmeye çalışıldı. Ne kadar acı değil mi? Ama yetmez, size daha acısını söyleyeyim. Bundan daha acısı, bu ve benzeri durumları öngördüğümüz için, ilgili devlet kurumlarından bu ziyaret öncesi resmi olarak güvenlik desteği istedik. Çünkü biliyorsunuz bizim zabıtamız ‘’silahsız kolluk kuvveti’’. Resmi olarak istediğimiz bu destek sonrasında gelen cevap koca bir sessizlik oldu! Soruyorum, orada benim avukatım bıçaklansaydı? Benim zabıta ya da teknik personelim yaralansaydı bunun hesabını kim verecekti?

Elbette bizi bu saldırı sindiremezdi, sindiremedi de. Tüm fabrikalara girdik. Keşif ve inceleme ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Ardından da cihazları her fabrika ve hat için ayrı ayrı en doğru şekilde nasıl takabileceğimizin çalışmasını yaptık. Bu ziyaretimizden sonra da yine başka yerlerden sesler gelmeye başladı. Başka karalama kampanyaları başladı, sözde vatandaşın yanında duranlar bizi farklı cephelere çekerek bu sermaye sahiplerine çalışmaya başladılar.

Bunların hepsinin notunu aldık. Bu cihazlar hem çok pahalı hem de termin süreleri olan cihazlar, bizim de çöpe atacak paramız yok. Dolayısı ile birinci aşama olarak tüm fabrikaların birer hattına cihaz takarak sayıma başlamak ve veri toplamak istedik. Bu plan çerçevesinde ilk su fabrikasına tekrar giderek bir su hattına cihazımızı taktık. Tam diğer fabrikalardaki montaja hazırlanıyorduk ki bir de ne görelim!

Ne tasadüftür ki bizim taktığımız cihazın olduğu hat bakıma alınmış ve hat durdurulmuş. Bizden veri saklanmaya devam ediliyor. Bu davranışın ardından bu fabrikada ki tüm hatlara tüm cihazları takma kararı aldık ve montaj için tekrar fabrikaya gittik. Ve yine, bir kez daha, tekrar dirençle karşılaştık! Arkadaşlarımız görevlerini yapmak üzere, bu dirence rağmen hiçbir taşkınlığa mahal vermeden fabrikaya giriş yaptılar.

Ve bu aşamada ne oldu biliyor musunuz? Devlet geleneği ve ahlakının getirdiği sorumluluk ile herhangi bir arbede vb. duruma mahal vermemek adına ve hukuki zeminde kalma çabamızla destek almaya çalıştığımız kamu kurumlarından beklediğimiz desteği görmek bir yana dursun, talimat ile personellerimiz polis zoruyla fabrikadan çıkarıldı. Bazı kamu görevlileri Sapanca halkının haklarının bu

sermaye sahiplerine peşkeş çekilmesinin maşası oldu. Çok üzücü bir şekilde bir devlet kurumunun görevini yapması, daha kalabalık ve daha teçhizatlı personele sahip başka bir devlet kurumu tarafından engellendi, yetkimiz gasp edildi, Sapanca halkının hakları yine, bir avuç insana peşkeş çekildi. Bu haklı mücadelemiz sırasında, karşımıza çıkan engeller, asılsız ithamlar ve tüm baskılar, adalet için doğru yolda olduğumuzu bir kez daha göstermektedir.

Ancak, halkın hakkını savunmak için çıktığımız bu yolda geri adım atmamakta kararlıyız. Adaletin sağlanmasına karşı olanların, baskılarına boyun eğmek bizim için bir seçenek değildir. Buradan tüm paydaşlara seslenmek istiyorum. Magazin peşinde mi koşmak istiyorsunuz, buyurun koşun. Yirmi yıllık geleneğiniz olan iftira siyasetimi yapmak istiyorsunuz buyurun yapın!

Bu sermaye sahiplerine her dokunduğumuzda, dönen çarklarına her çomak sokmaya çalıştığımızda bambaşka mesnetsiz gündemlerle bambaşka oyuncular karşımıza çıkmaya devam ediyor. Buyurun devam edin. Bu boş muhabbetlerle ne bizi vatandaştan koparabilirsiniz, ne bu milleti bunlara inandırabilirsiniz ne de Sapanca halkının hakkını savunma davamızdan bizi vazgeçirebilirsiniz.

Gelelim bugün, tam şu anda bu sürecin nerede olduğuna. Bu su fabrikası dediğimiz sermaye sahipleri, bu işlemin durdurulması için mahkemeye başvurdular. Mahkeme ise bize, süreç devam ederken herhangi bir işlem yapmayın dönüşünde bulundu. Tabi bu fabrikalar bunu bir karar gibi göstererek algı oyunları kurmaya çalışıyorlar. Biz de bu duruma ve bu karara gerekli itirazlarımızı yaptık.

Bu itirazımız Bursa Bölge İdare Mahkemesince değerlendirilecek. Burası çok önemli arkadaşlar! Buradan şunu da ayrıca paylaşmam gerek herkesin haberi olsun. Bu mahkeme daha 2 ay önce, Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir su fabrikası ve ilçe belediyesi arasındaki bire bir aynı konuya ilişkin uyuşmazlıkta ilçe belediyesinin denetim yapmaya ve harcı almaya yetkili olduğuna dair karar vermiştir. Kayıtlardan bulabilirsiniz. Durum ne kadar da aynı değil mi? (gülerek) Bakalım karar da aynı ve adil olacak mı birlikte göreceğiz.

Bu sürecin bir parçası olan tüm kamu görevlilerine, tıpkı bizim gibi adı üzerinde kamunun yani halkın hizmetinde olduklarını, görev ve yetkilerini sermaye sahiplerinden değil hukuktan ve milletten yana kullanmak zorunda olduklarını hatırlatırız. Sermaye sahiplerinden korkmayın! Hukuktan vazgeçmeyin! Vatandaşın yanında durun! Seçmeniz gereken taraf sermaye güçleri değil, Yüce Türk Milletidir. Biz, Sapanca’nın doğal kaynaklarının gelecek nesillere miras olarak bırakılması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle, tüm hukuk yollarını kullanarak ve halkımızın desteğini arkamıza alarak mücadelemize devam edeceğiz. Bu sadece Sapanca halkı için değil, ülkemizin doğal kaynaklarının adil kullanımı için de önemli bir süreçtir.

2025 yılı ile birlikte, bu makinaların çalışması durumunda Bu yılki bütçemizin %30 u buradaki harçlardan gelecek. Bu lobi bu kadar büyük bir ekonominin üzerinde oturuyor. Bu paranın Sapancalılara harcanması gerekiyor. Sapanca’nın böyle bir ekonomi ile ne kadar kalkınabileceği hakkında fikriniz var mı? Tüm Sapancalı hemşehrilerimizi bu mücadelede bize destek olmaya davet ediyor, hak ettiğimiz adaleti birlikte sağlayabileceğimize olan inancımızı sürdürüyoruz. Mesele Sapanca"